Nietzsche ;

Geçen yüzyılda yaşanmış ve klasik Avrupa kültürü ve ahlaki üzerinde yapmış olduğu elestirileriyle çok etkili olmuş olan ünlü Alman filozofu Nietzsche' nin temel kavramı üstün-insandır. O , Dawinin evrim kuramını alarak felsefenin ve ahlakının temeline yerleştirir. Darwine göre ,hayat bir mücadeledir, mücadele veya savaşta güçlü olan türler varlığını sürdürürler .Doğada türler bir defaya mahsus olmak üzere yaratılmıs veya varlığa gelmiş değildirler .Örneğin ; insanda çok uzun bir evrimin sonucu olarak bu günkü sekline uğramıştır.

Nietzsche bu genel kuramı kabul ederek ahlaki görüslerini sergiler.Buna göre insan ;evrimin bir halkası,basamağıdır. O daha üstün bir insana ,üst-insana geçiştir.Nietzsche ye göre güçlü olan haklı olandır .Nietzsche ,güçlü insan derken esas olarak ,biyolojik bakımdan kuvvetli insanı anlar.Nietzsche’nin dünyasında zayıf olana yer yoktur. O acımayı zayıf insanın bir özelligi, bir ahlaksızlık olarak görür. Kudret iradesi ,yani güçlü olma arzusunu , en üstün ahlaki değer olarak nitelendirir.Ona göre ahlaksal bulgular ,elitlerin halk sınıfını kolayca yönetmek ve uyutmak , uyuşturmalardan başka birşey değildir.Nietzscheye göre tanrı ölmüştür ve bunun başlica sebebi o dönemin papazları insanları kandırıp onlara para karşıliğı verdiği kağit parçaları ile cennete gireceklerinin söylenmesidir...Kitapları ; Dionsos , Insanca Pek Insanca , Böyle Buyurdu Zerdüst , Deccal...

Aforizmalar ...

İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir.

Hoşlanmadığımız bir düşünceyi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa, bizi pohpohladığında onu daha sert eleştirmek uygun olacaktır.

Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh...

Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkca ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler.

Bir kez yürünmüş bir yola düşenlerin sayısı çoktur, hedefe ulaşan az ..

İnsan, diğer insanlardan hiçbir şey istememeye, onlara hep vermeye alıştığı zaman, elinde olmadan soylu davranır.

Acıların bölüşülmesi değil, sevinçlerin bölüşülmesidir dostluğu yaratan

Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır

Hakikatin temsilcisinin en az olduğu zaman, onu dile getirmenin tehlikeli olduğu zaman değil, can sıkıcı olduğu zamandır.

Doğa bize aldırmadığından, doğanın ortasında kendimizi öyle rahat hissederiz ki

Uygarlaşmış dünya ilişkilerinde herkes, hiç değilse bir konuda kendini başkalarından üstün hisseder. Genel iyiyüreklilik buna dayanır. Çünkü, durum elverirse herkes yardım edebilir, o halde bir utanç duymaksızın bir yardımı da kabul edebilir.

Yapacak çok şeyi olan insan inançlarını ve genel düşüncelerini hemen hemen hiç değiştirmeksizin korur. Aynı şekilde, bir ülkünün hizmetinde olan her insan ülkünün kendisine artık hiç kulak asmaz; onun buna zamanı yoktur. Demem şu ki, ülküsünün hala tartışılabilir olmasından yana olmak çıkarına aykırıdır.

İnsan dilediği kadar bilgisiyle şişinip dursun, dilediği kadar nesnel görünsün, boşuna ! Sonunda her zaman ancak kendi yaşam öyküsünü elde edecektir.

Bugün artık kimse ölümcül hakikatlerden ölmüyor; çok fazla panzehir var.

Uygarlık tarafından yokedilme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir uygarlık çağını yaşıyoruz.

Sevilmiş olma isteği kendini beğenmişliklerin en büyüğüdür.

İnsanları şiddetle kendi üzerine çeken, bir oyunu her zaman kendi lehine çevirmiştir.

Çok düşünen ve uygulamalı düşünen, kendi maceralarını kolayca unutur, ama başından geçenlerin çağrıştırdığı düşünceleri hiç unutmaz.

Biri kendi düşüncesine bağlı kalır; çünkü ona kendi kendine ulaşmış olduğunu sanır. Öteki ise, onu zahmetle öğrendiği ve onu anlamış olmakla övündüğü için bağlıdır düşüncesine. Sonuç olarak, her ikisi de kendini beğenmişlik ...

İçine doldurulacak çok şey olduğu zaman, günün yüzlerce cebi vardır

Bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmakta yararı vardır

Bir insan kendini hep çok büyük işlere adadığında, onun başka bir yeteneğinin olmadığı pek görülmez.

Açıkça büyük amaçlar tasarlayan ve daha sonra bu amaçlar için oldukça yetersiz olduğunu gizlice kavrayıveren kimse, çoğu zaman bu amaçlardan vazgeçecek kadar da güçlü de değildir. İşte o zaman ikiyüzlülük kaçınılmazdır.

Ruh arayanda, hiç ruh yoktur.

İnsan yığınlarının davranış biçimlerini önceden kestirmek için, onların güç bir durumdan kendilerini kurtarmak için hiçbir zaman çok önemli bir çaba göstermediklerini kabul etmek gerekir.

İnsan kahkahalarla güldüğü zaman, kabalığı ile tüm hayvanları geride bırakır

Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır.

Alev, başka şeyleri aydınlattığı kadar aydınlatmaz kendini. Bilge de böyledir

Bir konu hakkında hazırlıksız sorguya çekildiğimizde, aklımıza gelen ilk düşünce çoğu zaman bizim kendi düşüncemiz değildir; ama bizim sınıfımıza, konumumuza ve soyumuza ait olan sıradan bir düşüncedir sadece. Öz düşünceler pek ender olarak su yüzüne çıkarlar.

Bizzat kendimizde olan bir değeri övdüğü, okşadığı zaman mucizeyi de, usdışını da kabul ederiz.

Yarı-bilim tam bilimden daha üstündür. O, sorunları olduklarından daha kolay görür ve bununla görüşünü daha anlaşılır, daha inandırıcı kılar.

Çok düşünen partici olmaya uygun değildir; o, parti arasında düşüncesini çok çabuk sızdırır

Kötü belleğin iyi tarafı, aynı şeylerden bir çok kez, ilk kez gibi yararlanmaktır

Bir kurbanın yoldaşı o kurbandan daha çok acı çeker.